16 Ağustos 2012 Perşembe

Yeniden...

Resimde görülen ay mıdır güneş mi? İkisinin de aynı anda görülmesi mümkün mü?
Cevap az sonra...

 
Bazı şeyler bisiklete binmek gibi değilmiş hayatta. Örneğin yazı yazmak. Ara verdikten sonra “pat diye” kaldığı yerden yazmaya başlayamıyor insan. Bir gün ve bir gün daha geçsin derken yıllar sonra ancak toparlıyor insan kendini (ya da kafasını). En azından bende öyle oldu. O yüzden acemiliğim en üst seviyede. Aklıma da doğru dürüst birşey gelmiyor. Lakin yazmak istiyorum. İçimden geliyor. Canım da çok istiyor. Tek eksiğim bir konu sanırım. Şevkim fazlasıyla yerinde çünkü.

Çok şey oldu geçen zamanda. Buraya yazamadığım pek çok şey. Mutlu, hüzünlü, depresif, melankolik, umut dolu pek çok anı var satırlara dökemediğim. Pek çok film izledim, bir o kadar albüm dinledim. Dizilere başladım. Onları bitirdim. Sonra yeni sezonları geldi. Onları da izledim. Yayından kaldırılanlar oldu. Kadrosu değişenler oldu. Hayatımızdan ayrılanlar oldu. Hayatımıza katılanlar da.

Yeri dolmayanlar olduğu kadar hemen unuttuklarımız da oldu. Yeni insanlar tanıdık. Dostlar vardı göremediğimiz. Karşılaşıp kaldığımız yerden devam ettik. Yollar birleşti, yollar ayrıldı. Özledik. Geri dönmeyecekler de vardı. Hatıralarımızda yerini aldı. Yanımızda olanlar vardı. Hala yanımızda oldukları için şükrettik.

En son yazdığım yazıdan bu yana dörtbuçuk yıl geçmiş. Tutup hepsini baştan sona yazamam belki ama şöyle özetleyebilirim: Büyüdük.

Sorumun cevabına gelince, en son burada yazdığımda sorsaydınız bana, cevabım muhtemelen ne ay, ne de güneş olurdu. “Sokak lambası bunlar” derdim. Şimdi ise şöyle cevap veriyorum:

“Hem ay, hem güneş”. Gözlerinin gördüğü değil, görmek istediğin nedir?

Önce buna bir cevap bulalım.

Hiç yorum yok: