30 Temmuz 2007 Pazartesi
Bay Angelo'yu takdimimdir...
19 Temmuz 2007 Perşembe
Neden ağlıyorsun yavrum?
Sanırım kendileriyle tanışmam ilkokula başladığım yıllarda Fatma Teyze'nin evinde zorunlu misafirliklerimden birinde olmuştu. Tam anlayamamıştım neden ağladığını ve neden resmedildiğini o zaman tabi. Ağlayacak ne vardı ki hem? Golden sakız, Tipitip, Tüp Chokella, Şeker Kız Candy, telli arabalar, Mekap ayakkabı, majorette, matchbox (babam yurtdışından getirmişti-havam batsın), kartal uçurtma, şemsiye çikolata yani kısaca ne istesek vardı hayatta. Acaba parası mı yoktu alacak? Belki de. Portresini yaptırmaya yetecek kadar vardı demek ki yaptırmış. Oh olsun! Harcamasaydı öyle şeylere. N'apalım? Kendi düşen ağlamaz. Yoksa düşüp dizlerini mi yaralamıştı. Ufff! ne de acır. Çok iyi bilirim. Ama en keyifli kısmı kabuk bağladıktan sonrasıdır. Hiç kendiliğinden düşen kabuğum olmadı herhalde. Yuttuğum dişim de. Çok kiremitleri çatlattım ben o dişlerle. 16 Temmuz 2007 Pazartesi
Yaz geldi. Ruhlar bile sarhoş!
İnternet acaip bir icat dostlar. Yani insanın karşısında ne zaman ne çıkacağı pek belli olmuyor. Siz "bi arkadaşa bakıp çıkacam" edasıyla ortalıkta dolaşırken, hayatınızın akışını değiştirecek -abartmak güzeldir- bir albümle karşılaşıveriyorsunuz birdenbire. İşte "Drunksouls" da böyle bir grupmuş meğer. Dinlemeye başlayınca durmak mümkün değil. Love is not the feeling that keeps me alive
By my side (you) won't have conversation
In your eyes (I) can see your illusions
Hate is not the feeling that keeps me alive
You’re fancying destructive passion
In your eyes (I) can see your illusions
You re losing your time babe
Hate is not the feeling that keeps me alive
Hate is not the feeling that keeps me alive…
12 Temmuz 2007 Perşembe
Karşı Pencere - La Finestra di Fronte (2003)
Ferzan Özpetek'in 2003 yılında gösterime giren filmi, izleyenleri gerek etkileyici senaryosu gerekse başarılı oyunculuk ve yönetmenlik tekniğiyle büyülemişti. Başrollerini Giovanna Mezzogiorno, Raoul Bova ve Massimo Girotti'nin paylaştığı film, dokuz yıldır evli ve iki çocuklu genç bir kadın olan Giovanna ile kocası Filippo’nun tesadüfen yolda yaşlı bir adamla karşılaşmalarıyla başlıyor. Hafızasını kaybeden yaşlı adamın hayatlarına girmesiyle genç kadının da yaşamı değişiyor. Evliliği pek yolunda gitmeyen genç kadının karşı pencereden gözlediği komşusuna duyduğu platonik aşk ve yaşlı adamın geçmişten yansıyan kırık aşk hikayesi ikisinin de yaşamlarını etkiliyor.
Andrea Guerra'nın filmin müziklerindeki başarısı filmin önüne geçmiş bile denebilir. Zira, Giorgia'nın söylediği "Gocce di Memoria" filmle ve senaryoyla özdeşleşmiştir.

anılara sahip olmanın sırrı bu mu?
bu doğruysa kendimi daha güvende hissedeceğim.
çünkü asla yalnız kalmayacağımı bileceğim."
Wasabi aynı zamanda "Sınav" da demektir!
"Hayat bir sınavdır" sözünü ilk kez ne zaman duydum tam hatırlamıyorum ama kesin bildiğim birşey varsa; ne yazık ki; içerisinde bulunduğumuz şartlarda "Her sınav bir hayattır". Düşünsenize, ilkokula başladığınız günden bugüne kadar kaç "yerleştirme" sınavına girdiniz? İsterseniz hepbirlikte hatırlayalım. Benim ilk hatırladığım "Özel Okullar ve Anadolu Liseleri Sınavı" (1) sonra; artık varolmayan; "Parasız Yatılılık Sınavı" (2), hemen ardından "Askeri Liseler Sınavı" (3), Fen Liseleri Sınavı (4), "ÖSS" (5), "ÖYS" (6), tam da "Artık üniversiteli olduk, başka bir yarış kalmadı" dediğimiz anda karşımıza çıkan "LES" (7) ve son olarak da "KPSS" (8). Yani yaklaşık 24 yaşında bu sınav maratonunu tamamladıysak eğer yaşadığımız her 3 yılda 1 büyük sınava girmişiz. Tabi buna okuldaki sınavlarımızı dahil etmedim bile. Bu kadar büyük bir baskı altında gelecek kurma kaygısıyla koşturmaktan, hayatı yaşamaya fırsatımız kalıyor mu acaba? 60-70 yaşlarına geldiğimizde "en büyük başarımız" aldığımız yüksek puanlar mı olacak? ya da bunların ne kadar değerli olduğunu o zaman mı farkedeceğiz? Bilemiyorum. Sanırım önümüze bakmaktan ufukta olup bitenleri es geçiyoruz yine. Bugün de "önümüzde" açıklanacak "ÖSS" sonuçları var. Sonuçlara bir bakalım isterseniz, hayatı nasıl olsa yaşıyoruz bir şekilde. Doğru "kutuları" örnekte olduğu şekliyle "yumuşak kurşunkalemle" karalayarak geçen bir ömür. "Tercihlerimiz" doğru olsa da olmasa da...11 Temmuz 2007 Çarşamba
Putumayo nedir? Yenir mi? İçilir mi?
Bu Putumayo bağımlılığı bende, yeni bir tad arayışının doruğa ulaştığı dönemde hasıl oldu. Aslında, sonradan öğrendiğime göre 1993 yılında kurulmuş bir plak şirketi. Yeni bir oluşum değil yani. Amaç, dünya müziklerini insanlara tanıtmak. İşin aslı da 1975'de Dan Storper tarafından kurulan bir giyim şirketinden geliyor.
2002 yılında Putumayo Kids'i de kurarak faaliyet alanlarını genişletmişler. Benin tespit edebildiğim kadarıyla 100'ün üzerinde albüme imzalarını atmışlar. Hepsinin tadı birbirinden güzel. Özellikle yerel müziklerin yeni ritmlerle süslendiği albümleri "World Lounge" ve "A New Groove" benim favorilerim arasında. Ayrıca Putumayo Kids markasıyla da 12 albümleri mevcut
Peki bu albümleri nerede bulacaksınız? Öncelike http://www.putumayo.com/ dan satın almanız mümkün. Türkiye'de de D&R mağazalarında sınırlı bir bölümüne ulaşabildim.
Sıradan şeyler dinlemekten sıkıldım artık. "Yok mu bizi bu PopKültür'den kurtaracak İmdaaaaat!" çığlıkları atanlar için ilaç niteliği taşıyorlar.
Minnie Driver - Seastories
İyi bir aktris olduğuna çoğumuzun hemfikir olduğu Minnie Driver'ın 2007 yılında Seastories adlı albümü elime geçti tesadüfen. Dinlemeye başlamadan önce "acep ne menem bir sestir ki albüm çıkarmış?" soruları ilk şarkının dönmesiyle yerini hakedilmiş bir hayranlığa bıraktı. Özellikle Ryan Adams & The Cardinals eşliğindeki "Beloved" tam bir yol şarkısı olmuş. İnsanın dinlerken Bodrum'a Çeşme'ye uzanası geliyor gayr-ı ihtiyari."Cold Dark River" ise blues severleri kesin memnun edecek gibi gözüküyor. Vokal yeteneği tescilli Driver dinlerken insanı alıp götürüveriyor uzaklara... (üstelik ücretsiz)
"Beloved" dediğimde aklıma Natalie Merchant'ın "Beloved Wife" şarkısı geldi tabi. Vokaller birbirine oldukça yakın. Tabi gitar eşliğinde düzenlenmiş şarkıların birbirini anımsatması doğal. Eğer Minnie Driver'ı severseniz Natalie Merchant'la da tanışın derim.
Bunun en ekonomik yolu http://www.nataliemerchant.com/ . Sanatçının sitesinde albümlerinde yeralmış şarkılarını dinlemek mümkün. Tabi detayları başka bir yazı konusu...
Minnie Driver'a geri dönecek olursak: 12 şarkıdan oluşan bu eşsiz müzik ziyafetine katılmanızı şiddetle tavsiye ediyorum.
Alaçatı'da dolunay
Değişen birşey yok... Frank amca kulağımda. Yine aynı şarkıyı söylüyor:
"That's life...."
Wasabi nedir?

“Japon Hardalı” da denilen ve bayır turpundan elde edilen yeşil renkli macun Wasabi öyle çalakaşık yenmez, yenirse insanın kulaklarından dumanlar, gözlerinden ateşler, saç diplerinden ter damlacıkları çıkar, nitekim çıkmış. Wasabi, zevke göre az veya çok az bir miktar olarak sushi sosuna (ki esasen soya sosudur) karıştırılır. Direk olarak sushi veya sashimi'nin üzerine konulacak olursa da bu miktarın abartılmamasında fayda vardır. Wasabi bir de birçok sushi tipinde pirincin üzerine balığı yapıştırmak için eser miktarda kullanılıyor.
