19 Temmuz 2007 Perşembe

Neden ağlıyorsun yavrum?

Sanırım kendileriyle tanışmam ilkokula başladığım yıllarda Fatma Teyze'nin evinde zorunlu misafirliklerimden birinde olmuştu. Tam anlayamamıştım neden ağladığını ve neden resmedildiğini o zaman tabi. Ağlayacak ne vardı ki hem? Golden sakız, Tipitip, Tüp Chokella, Şeker Kız Candy, telli arabalar, Mekap ayakkabı, majorette, matchbox (babam yurtdışından getirmişti-havam batsın), kartal uçurtma, şemsiye çikolata yani kısaca ne istesek vardı hayatta. Acaba parası mı yoktu alacak? Belki de. Portresini yaptırmaya yetecek kadar vardı demek ki yaptırmış. Oh olsun! Harcamasaydı öyle şeylere. N'apalım? Kendi düşen ağlamaz. Yoksa düşüp dizlerini mi yaralamıştı. Ufff! ne de acır. Çok iyi bilirim. Ama en keyifli kısmı kabuk bağladıktan sonrasıdır. Hiç kendiliğinden düşen kabuğum olmadı herhalde. Yuttuğum dişim de. Çok kiremitleri çatlattım ben o dişlerle.
Annesine babasına mı birşey olmuştu ki acaba? (Bu fondaki ChillOrient by Saatchi de beni fena yaptı. Karşımda "Ağlayan Çocuk, kulağımda "The Tide" (Neyzen içimi çizdi resmen (parantez içinde de parantez olmazdı ki. Üfff Bedi okuyunca çok kızacak kesin)))
Evet evet. Kesin aileden bir kayıp vardı ki ressam Bruno Amadio (nam-ı diğer Bragolin) acımıştı da yapmıştı portresini. Aslında bu ailede hüzün kalıtımsal sanırım. Bir de ablası var bu kardeşin. Kardeş diyorum çünkü bu tablonun yapıldığı dönem 80'lerin başı. Görüntüden 5-6 yaşlarında olduğu belli. Demek ki aynı yaşlardayız. Neyse, konuyu dağıtmayalım, ablası da hüzünlü ve depresif bir tipti. İşler yolunda gitmeyince babası Afganistan'a evlatlık vermiş. Onun da fotoğrafı çok meşhur oldu zaten. Doğuştan şanslı bir aile sanırım.
Aile şanslı ama tablolar lanetli miymiş neymiş? "Araştırmacı Blogcu" olarak şöyle bir kolaçan ettim interneti de manzara pek iç açıcı değil. Bu tablolara sahip olanların başı dertten kurtulmamış. Yangınlar, felaketler, kutup ayıları yani kısaca bahtsızlık peşini bırakmamış sahiplerinin. Kimseye yar olmamış bu tablo. Elden ele dolaşmı durmuş. Biz de tuttuk blogumuza koyduk iyi mi? Sonumuz hayır olsun
En son Oceanic 815 no'lu uçuşta kargodaymış.

3 yorum:

mestan dedi ki...

bi dolu geyik dusundum acikcasi su dakikaya dek... ben neden agliyorum? bu ulkenin yavrulari neden agliyor? aglamayanlar niye kor?
sabah ellerim titreye titreye, bogazimda bir dugum, gozlerimcakmak cakmak tahta sandigin basindaydim.. yok yok, daha aglamiyordum, safiyane!
ogledensonra adsiz yuzdeler, yine gozler cakmak cakmak.. hala bi "acaba?".. ama simdi agliyorum. o elle tutamadigin ama yureginde hissettigin yucelik, istanbulun disina ciktiginda, hani arabayla gecerken sinirsiz ufuksuz sahip oldugumuz nicelikler icin, bizi devam ettirecek piril piril turk cocuklari icin agliyorum... ne yazik onlar bunlari belkide bugunden sonra bilmeyecekler, yurekleri tasmayacak. onun yerine televizyonu tuketmeyi isteyecekler, cam gozlerle bakisacaklar piril cama... hayatta sapasaglam ne icin iki ayagin uzerinde durdugunu bilmemek ne kotudur, sonra da ait olmazsin artik...
ben agliyorum amca, cunku herseyden once bugun inancim yikildi! elim kolum baglandi! birileri basimi bagladi, sesimi kisti!...
nice aydinlik, medeni, insanlik dolu gunlere amca... en azindan hala buradayiz :)

SUBTROPİK PRENSES dedi ki...

babamın en sevdiğim karakalemlerinden biri bu. anlamı büyük benim için, ne çok severdim o küçük çizim defterini gizliden karıştırmayı :) bir de "sucu çocuk" işte. bu ikisi bir olup hüznü temsil eder bende.
yaa işte, nereden..nereye..
bu aralar zaten almış başını bir hüzün, canım türkiyem en nadide karakalem çalışmasını sunmuş sanat severlere.. aferin hatta beş pekiyi hepinize: kısa devreden pat pat patlayasıcalar..

WASABI dedi ki...

Umut sevgili STP. Herşeyin kaynağı umut. Güzel günlere umut...